PSİKOLOJİK TACİZ, ÖĞRETİM ELEMANLARINA YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA

PSİKOLOJİK TACİZ, ÖĞRETİM ELEMANLARINA YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA / Mobbing; a research on academicians

Yazar: TUTKU SEÇKİN ÇELİK
Danışman: PROF. DR. JALE MİNİBAŞ POUSSARD
Galatasaray Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İşletme Anabilim Dalı
Onaylandı
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
183 s.

Bu tez çalışmasında psikolojik taciz konusu ele alınmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde psikolojik tacizin tanımı ve tarihçesi, genellikle hangi tür saldırgan davranışları kapsadığı, nasıl bir süreç olduğu, başlıca taciz türleri incelenmiş ve tacize neden olan temel faktörler ve tacizin başlıca sonuçları değerlendirilerek bireysel, örgütsel ve toplumsal bazda ne tür önlemler alınması ve nasıl mücadele edilmesi gerektiği konularına değinilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise üç büyük şehrimizde görev yapan araştırma görevlileri ve yardımcı doçentler arasında psikolojik taciz konusu irdelenmiştir. Psikolojik tacizle ilgili literatür araştırmasını kapsayan birinci bölüm, psikolojik tacizin tanımı ve tarihçesi ile başlamaktadır. Aslında oldukça eski bir olgu olan psikolojik taciz konusunda çalışmalar, 1980'li yıllarda Leymann tarafından başlatılmış ve 1990'larda İskandinav ülkeleri dışına çıkarak konu dünya çapında bilinirlik kazanmıştır. Psikolojik tacizi Leymann (1990: 120), "Sistematik bir şekilde (haftada ez az bir kez ve en az altı aylık süreçte) çaresiz ve savunmasız bir duruma düşürülen bir ya da daha fazla kişiye yöneltilmiş düşmanca ve etik olmayan davranışlar" şeklinde tanımlamaktadır. Leymann'ın yaptığı bu tanımın yanı sıra psikolojik taciz kimi zaman farklı kelimelerle ifade edilmiş, kimi zaman da farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Literatürde görülen farklı ifade ve tanımların ortak noktaları olan, saldırgan davranışların oldukça uzun bir süre boyunca sıklıkla tekrarlanması, taraflar arasında bir güç eşitsizliği olması, belirli kişi ya da kişilere yöneltilmesi, ciddi olumsuz sonuçlar doğurması gibi özellikler psikolojik tacizi, çatışmalardan, yöneticilerin kötü muamelesinden, kötü iş koşullarından ve iş stresinden farklılaştırmaktadır. Psikolojik taciz, farklı koşullar altında farklı saldırgan davranışlarla kendini göstermektedir. Bu saldırgan davranışlar birbirleriyle oldukça benzer örneklerle ele alınsalar da çeşitli yazarlar tarafından farklı sınıflandırmalar yapılarak ortaya konulmuşlardır. Örneğin, bu davranışları Leymann (1996a), mağdurun kendini göstermesine ve iletişim kurmasına yönelik (iletişim kurmanın engellenmesi, söz hakkı verilmemesi, yapılan işle ilgili sözlü olarak saldırılarda bulunulması gibi), sosyal ilişkiler kurmasına yönelik (iş arkadaşlarının mağdurla konuşmasına izin verilmemesi, diğer çalışanlardan uzakta bir yere yerleştirilerek izole edilmesi gibi), mağdurun bireysel saygınlığına yönelik (hakkında dedikodu yapılması, bir özrüyle ya da etnik kökeniyle dalga geçilmesi, küçümsenmesi gibi), mesleki saygınlığına yönelik (anlamsız işler verilmesi ya da hiç iş verilmemesi gibi) yönelik ve fiziki sağlığına yönelik davranışlar (tehlikeli işler verilmesi, fiziksel olarak tehdit edilmesi ya da fiziksel zarar verilmesi, cinsel tacizde bulunulması gibi) olarak sınıflandırmıştır. Baron ve Neuman (1996) ise sanıldığı gibi tüm davranışların açık bir şekilde yaşanmadığını göz önünde bulundurarak saldırgan davranışları yapısına göre, sözlü veya fiziksel, aktif veya pasif, doğrudan veya dolaylı olmak üzere çeşitli şekillerde kategorize etmişlerdir. Genelde bir insanın hemen her gün karşılaştığı ya da karşılaşabileceği nitelikte olan saldırgan davranışları psikolojik taciz kapsamında değerlendirebilmek için bu davranışların belli bir süreç içinde sistemli olarak tekrarlanmaları gerekmektedir. Psikolojik taciz sürecini oluşturan aşamalardan ilki çatışma aşamasıdır, oldukça kısa süren bu aşamada tetikleyici bir olayın meydana gelmesiyle çatışma başlamaktadır. Daha sonraki aşamada mağdur, saldırgan eylemlerle manipüle edilmektedir. İşletme yönetiminin devreye girdiği üçüncü aşamada, olaylar resmiyet kazanmakta ve genellikle mağdur hakkındaki önyargılar yönetimce kabul edilerek, durum hakkında yanlış bir değerlendirme yapılmaktadır. Dördüncü aşamada, yönetim ve iş arkadaşları tarafından yapılan yanlış değerlendirmelere, konu hakkında yeterli olmayan uzmanların da koyduğu yanlış tanılar eklenince mağdurun psikolojisi bozulmaya ve mağdur iş ortamından uzaklaşmaya başlamaktadır. Son aşama, mağdurun işten ayrılma aşamasıdır. Bu aşamada mağdur kendi isteğiyle işten ayrılabilmekte ya da yönetim tarafından işine son verilmektedir. Psikolojik tacizin organizasyon hiyerarşisinde kimlere yöneltildiğine ve saldırganların sayısına bağlı olarak çeşitli sınıflandırmaların yapıldığı görülmektedir. Organizasyon hiyerarşisinde psikolojik taciz genellikle yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşmekte, ancak zaman zaman aşağıdan yukarıya veya eş düzeyler (iş arkadaşları) arasında da psikolojik taciz olaylarının yaşandığı bilinmektedir. Çevresindekilere psikolojik tacizde bulunan saldırgan tek bir kişi olabileceği gibi birden fazla kişi ve hatta tüm organizasyon bile olabilmektedir. Saldırganın sayısına bağlı olarak psikolojik taciz bireysel, kolektif ya da kurumsal taciz olarak sınıflandırılmaktadır. Dünyanın birçok yerinde ve ülkemizde konuyla ilgili birçok çalışma yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir. Örneğin, Amerika'da yapılan bir çalışmada Amerikan nüfusunun %35'inin psikolojik taciz mağduru olduğu belirlenmiş (WBI, 2010), Kanada'da yapılan bir başka çalışmada taciz oranı %15 olarak tespit edilmiş (Soares, 2002), İngiltere'de yapılan farklı bir çalışmada ise çalışanların %10,62'sının tacize maruz kaldığı ortaya konulmuştur (Hoel ve Cooper, 2000). Türkiye'de yapılan çalışmaların birçoğunda ise psikolojik tacizin daha sık yaşandığı tespit edilmiştir. Saldırganların genellikle mağdurlardan üst pozisyonda çalışan kişiler oldukları görülmekle birlikte bazı çalışmalarda psikolojik tacizin en sık eş düzeyler arasında yaşandığı iddia edilmektedir. En sık karşılaşılan davranışların ise; verilen sürede bitirilmesi imkansız işler ve ağır iş yükü verilmesi, yeteneklerinin altında ve anlamsız işler verilmesi, işle ilgili önemli bilgilerin saklanması, kişi hakkında alaycı ve iğneleyici konuşmalar yapılması ve dedikodular çıkarılması, yapılan işlerin sürekli eleştirilmesi ve denetlenmesi, performansın adaletsizce ölçülmesi gibi davranışlar olduğu gözlemlenmiştir. Dünyanın her yerinde oldukça sık görülen psikolojik taciz davranışlarının nedenleri incelendiğinde mağdurun ve saldırganın kişilik özelliklerinin ve örgütsel faktörlerin, işteki sosyal çevre, ekonomik ve sosyal nedenler ve başka birtakım aracı faktörlerin psikolojik taciz üzerinde etkisi olduğu düşünülmektedir. Bunun yanında birçok araştırmacı psikolojik tacizin yalnızca tek bir etmenden kaynaklanmadığını, birçok faktörün bir araya gelmesiyle psikolojik tacizin yaşanmasına zemin hazırlandığını savunmaktadır. Saldırganın bazı kişilik özelliklerinin veya kişilik bozukluklarının psikolojik tacizde bulunmalarını tetiklediği düşünülmektedir. Benlik değerinin tehdit edilmesi, sosyal becerilerde eksiklik bulunması ve yoğun rekabetin etkisiyle kişilerin mikropolitik davranışlara yönelmesi bazı çalışanların diğerlerine psikolojik tacizde bulunmalarına ortam hazırlamaktadır. Bunun yanında narsistik, paranoid, antisosyal, obsesif kompülsif veya sadistik kişilik bozukluklarına sahip olunması da diğer çalışanlara karşı saldırgan davranışlarda bulunulmasına neden olabilmektedir. Psikolojik tacizde yalnızca saldırganın bireysel özelliklerinin etkili olmadığı, bazı durumlarda mağdurun bireysel özelliklerinin de psikolojik tacize neden olduğu düşünülmektedir. Konu hakkında yapılan araştırmalarda genellikle beş etmen modeli üzerinde incelemeler yapılmış ve mağdurların diğer çalışanlara göre duygusal olarak daha dengesiz ve daha içe dönük oldukları saptanmıştır. Beş etmen modeli yanında maneviyat, olumlu-olumsuz ruh hali ve temel benlik değerlendirmesi gibi diğer kişilik özellikleri de incelenerek bu kişilik özelliklerinin de psikolojik taciz mağduru olma ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Kişilik özelliklerinin yanında mağdurların demografik özelliklerinin de psikolojik tacizle ilişkileri incelenmiş ve yapılan araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, etnik köken, çalışılan pozisyon ele alınmış ve bazı çalışmalarda gruplar arasında anlamlı farklılıklar olduğu gözlemlenirken, bazılarında anlamlı farklılıklar bulunamamıştır. Bunlara ek olarak, parlak, iyi performans gösteren, ahlaklı, toplum yanlısı kişilerin tipik hedefler olduğu söylenmektedir. Psikolojik tacize taraf olan saldırgan ve mağdurların özelliklerinin ötesinde, örgütsel faktörlerin psikolojik tacize ortam hazırlayan daha önemli nedenler olduklarını düşünen birçok araştırmacı bulunmaktadır. İş dünyasındaki değişimler, örgüt yapısı ve sektör, iş yapısı ve koşulları, örgüt kültürü ve iklimi, yönetim ve liderlik tarzı gibi bazı örgütsel faktörlerin psikolojik tacizle ilişkili oldukları ortaya konulmuştur. Pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik taciz, birey, örgüt, aile, ekonomi ve toplum açısından oldukça ciddi problemleri beraberinde getirmektedir. Psikolojik tacizin birey üzerinde sosyal, fiziksel, psikolojik ve psikosomatik olmak üzere bazı olumsuz sonuçlar doğurduğu, çalışanlarda travma sonrası stres bozukluğu gibi ciddi kalıcı sıkıntılar yarattığı ve bazı durumlarda intihar vakaları yaşanmasına bile neden olduğu bilinmektedir. Örgütler açısından ise psikolojik taciz devamsızlıkların artması, verimliliğin ve performansın düşmesi, iş yerindeki adalet algısının sarsılması, iş gücü kaybının artması veya konunun yasal mercilere gitmesi durumunda ödenen tazminatlar gibi maliyetleri beraberinde getirmektedir. Aile, toplum ve ülke ekonomisi açısından ise psikolojik taciz, mağdurların aile yaşantısının bozulması, boşanmaların artması, işsizliğin ve erken emekliliklerin artması, sağlık harcamalarının ve sigorta masraflarının artması gibi bazı olumsuz sonuçlar meydana getirmektedir. Birçok olumsuz sonucu beraberinde getiren psikolojik tacizden korunmak ve tacizle mücadele etmek için bireysel, örgütsel ve toplumsal birtakım önlemler alınmalı ve bu olguyla mücadele edilmesi için bazı stratejiler geliştirilmelidir. Taciz olaylarının yaşanmasını engellemek ve saldırganları cezalandırmak için dünyada ve ülkemizde çeşitli hukuki önlemler alınmakta ve yaptırımlar uygulanmaktadır. Örgütsel düzeyde psikolojik tacizle mücadele etmek için taciz oluşmadan önce çeşitli politika ve uygulamalar geliştirilmeli, tacize ortam hazırlayan örgüt kültürü ve iş tasarımları değiştirilmeli, yöneticiler psikolojik taciz konusunda eğitilmeli, psikolojik tacizi ve olumsuz sonuçlarını azaltmayı amaçlayan bir insan kaynakları yönetimi oluşturulmalı, mağdurlara psikolojik danışmanlık hizmetleri sunulmalı ve doğru bir çatışma yönetimi uygulanmalıdır. Bütün bu önlemlerin ötesinde psikolojik tacizle mücadelede en etkili yöntem kişinin kendisinin taciz karşısında sergilediği duruştur. Öncelikle bireylerin psikolojik taciz konusunda bilgi sahibi olmaları ve iş ortamında özel hayatlarıyla ilgili çok fazla detay vermemeleri gerekmektedir. Kişilerin saldırganla yüzleşmekten çekinmemeleri, başlangıçta hiçbir şey yapmamayı strateji olarak kullansalar bile tacizin devam etmesi durumunda saldırgana tepki vermeleri ve buna rağmen taciz ilerlerse durumu resmiyete dökmeden şirket içindeki birimlere ya da yöneticilere bildirerek onlardan yardım istemeleri önemlidir. Diğer taraftan bazı durumlarda saldırganla manevra mesafesini korumak ve bir şey yokmuşçasına iletişimde bulunmak, bu şekilde davranırken bir yandan da ileride şikâyet ya da yasal mücadelede kullanabilecekleri kanıtlar toplamak ve her ne olursa olsun psikolojik taciz karşısında iş performansından ödün vermemek taciz karşısında başarılı sonuçlar verebilecek stratejilerdendir. Tacizin başa çıkılamayacak kadar yoğunlaşması durumunda ise mağdurların, kurban zihniyetine girmemeleri, çevrelerinden ve konu hakkında deneyimli uzmanlardan destek almaları, işi bırakacaklarsa bile öncelikle yeni bir iş bulmaları ve gerekirse yasal mercilere başvurmaları tavsiye edilmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde öğretim elemanlarına yönelik psikolojik tacizle ilgili bir araştırma yapılmıştır. Araştırma görevlisi ve yardımcı doçent pozisyonlarında çalışan öğretim elemanlarının maruz kaldığı psikolojik tacizin boyutları, en sık hangi olumsuz davranışlarla karşılaştıkları ve maruz kalınan taciz karşısında nasıl tepkiler verdikleri belirlenmek istenip yaş, cinsiyet, pozisyon, çalışılan kurum ve kurumda çalışma süresi açısından tacizin farklılık gösterip göstermediğini incelemek amaçlanmıştır. Ayrıca kişilerin işteki çevrelerinde algıladıkları sosyal destek düzeyinin ve hangi tür denetim odağına sahip olduklarının psikolojik taciz ve etkileri üzerinde nasıl bir farklılık yarattığını araştırmak da amaçlanmıştır. Araştırmada, "algılanan sosyal desteğin yüksek oluşu psikolojik taciz algısını azaltır", "algılanan sosyal desteğin yüksek oluşu, psikolojik tacizin kişi için daha az önemli bir problem olarak algılanmasına neden olur", "dıştan denetimliliğin yüksek oluşu psikolojik taciz algısını arttırır", "dıştan denetimli kişilik özelliğine sahip olmak, psikolojik tacizin daha önemli bir problem olarak algılanmasına neden olur", "çalışanların sosyal destek algılarının yüksek olması ve dıştan denetimliliklerinin düşük olması, psikolojik tacizin daha az önemli bir problem olarak algılanmasına neden olur", "dıştan denetimli kişilik özelliğine sahip olan mağdurların algıladıkları sosyal desteğin yüksek oluşu psikolojik tacizin daha az önemli bir problem olarak algılanmasına neden olur" ve "psikolojik tacize tanıklık etmek, psikolojik tacizin daha önemli bir problem olarak algılanmasına neden olur" olmak üzere yedi ana hipotez öne sürülmüştür. Veri toplamada anket yöntemi kullanılmıştır. Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde çalışan ve bağlı bulundukları üniversitelerin internet sitelerinde e-posta adresleri bulunan 9.898 araştırma görevlisi ve yardımcı doçente, belirtilen e-posta adreslerine anketin bağlantısı yollanarak, araştırmaya katkıda bulunmaları talep edilmiştir. 605 kişi ankete katılmış; fakat yalnızca 481?i anketi tamamlamıştır. 481 kişiden oluşan örneklemin %42,6'sı İstanbul, %32,4'ü Ankara ve %24,9'u İzmir'de çalışan öğretim elemanlarından oluşmaktadır. Katılımcıların %68'i devlet, %32'si vakıf üniversitelerinde; %70,7'si araştırma görevlisi, %29,3'ü yardımcı doçent unvanıyla çalışmaktadır. %60,9'u kadın, %39,1'i erkek olan katılımcıların, %15'i 20-25 yaş aralığında, %37,6'sı 26-30 yaş aralığında, %37,8'i 31-40 yaş aralığında olup, %9,6'sı ise 41 yaş ve üzerindedir.%17'si lisans, %43'ü yüksek lisans, %40'ı doktora derecesine sahip olan katılımcıların %13,3'ü 1 yıldan az süredir, %51,6'sı 1 ile 5 yıl arasında, %21,8'i 5 ile 10 yıl arasında, %13,3'ü 10 yıldan fazla süredir şu an çalıştıkları kurumda çalışmaktadırlar. Katılımcılara uygulanan soru cetveli, psikolojik araştırmalarda kullanılmış çeşitli değerlendirme ölçekleri Türk kültürüne uyarlanarak ve psikolojik taciz konusunda yapılmış önceki çalışmalarda Türk kültürü ve iş ortamına uyarlanmış ölçeklerden faydalanılarak hazırlanmıştır. Araştırmada, psikolojik taciz, psikolojik taciz karşısında tepkiler, algılanan sosyal destek, psikolojik tacizden etkilenme, iş yerinde denetim odağı, iş yeri genelinde psikolojik tacizin varlığı ile ilgili ölçekler kullanılmış ve tüm ölçekler beş dereceli Likert tipi olarak düzenlenmiştir.Yapılan güvenilirlik analizleri sonucunda tüm ölçeklerin yüksek derecede iç tutarlılık gösterdikleri saptanmıştır. Verilerin analiz edilmesinde SPSS'in 20. sürümünden faydalanılmıştır. Maruz kalınan psikolojik taciz davranışları ve ne sıklıkla görüldükleri frekans analizleri yapılarak incelenmiş ve en sık karşılaşılan davranışların bireysel ve mesleki saygınlığı zedelemeye yönelik saldırgan davranışlar olduğu tespit edilmiştir. Saldırgan davranışların bir çoğunun %90'lara varan bir oranla üst pozisyonlarda çalışanlar tarafından uygulandıkları görülmüştür. Demografik veriler açısından, maruz kalınan saldırgan davranışlar, psikolojik taciz düzeyi ve psikolojik tacizden etkilenmeyi değerlendirmek için, t-testleri ve ANOVA analizleri yapılmıştır. Psikolojik taciz düzeyi açısından yaş, cinsiyet ve unvana göre yapılan kıyaslamalarda gruplar arasında anlamlı bir farklılık olmamasına rağmen bazı davranışlar açısından farklılıklar bulunduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan çalışılan kurum ve kurumda çalışma süresine göre yapılan kıyaslamalarda, gruplar arasında anlamlı farklılıklar bulunduğu görülmüş ve devlet üniversitelerinde psikolojik tacizin anlamlı düzeyde daha fazla yaşandığı sonucuna ulaşılmıştır. Psikolojik tacizden etkilenme düzeyinin ise demografik verilerden bağımsız olduğu saptanmıştır. Psikolojik taciz karşısında verilen tepkileri değerlendirmek için, frekansları saptanmış ve çalışanların psikolojik taciz karşısında duygu odaklı ve sosyal destek arama odaklı tepkileri daha fazla tekrarladıkları tespit edilmiştir. Verilen tepkilerin demografik değişkenlerle ilişkisi ise t-testleri ve ANOVA analizleri kullanılarak incelenmiştir. Kadınların erkeklere göre anlamlı derecede daha fazla duygu odaklı tepkiler göstermekte oldukları ve çalışanların yaş, pozisyon, kurumda çalışma süresi arttıkça anlamlı düzeyde daha fazla problem odaklı tepkiler verdikleri sonucuna varılmıştır. Kişilerdeki denetim odağı ve algılanan sosyal desteğin; psikolojik taciz, tacizden etkilenme ve verilen tepkiler üzerindeki etkisini incelemek için t-testleri, korelasyon ve regresyon analizlerinden faydalanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda algılanan sosyal desteğin yüksek olmasının ve dıştan denetimliliğin düşük olmasının psikolojik taciz algısını ve çalışanların psikolojik taciz sonucu kendilerini tamamen çaresiz hissederek kurban rolüne bürünme eğilimlerini azalttığı tespit edilmiştir. Bunun yanında dıştan denetimliliği yüksek olan çalışanlarda sosyal destek algısının yüksek oluşunun psikolojik tacizden etkilenmeyi azalttığı saptanmıştır. Psikolojik taciz ve tacizden etkilenme düzeyi arttıkça problem odaklı, duygu odaklı ve sosyal destek arama odaklı tüm tepkilerin anlamlı bir şekilde daha fazla tekrarlanmaya başladığı; algılanan sosyal destek düzeyi düştükçe ve dıştan denetimlilik arttıkça duygu odaklı tepkilerin anlamlı düzeyde daha fazla tekrarlanmaya başladığı tespit edilmiştir. İş ortamı genelinde tanık olunan psikolojik taciz düzeyi de incelenmiş ve katılımcıların %13 oranında psikolojik tacize tanıklık ettikleri bulgusuna varılmıştır. Psikolojik tacize maruz kalmak ile diğer çalışanların tacize uğradığına tanıklık etmek arasında ve taciz sonucu mağdurun kendini kurban olarak hissetmesi ile diğer çalışanların tacizden bezdiğini düşünmek arasında güçlü bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Son olarak çalışanların tacize uğradığına tanıklık edildikçe çalışanların kurban rolüne bürünme eğilimlerinin arttığı tespit edilmiştir.